
Meditasyon zihnin aydınlık odasıdır. Astroloji’de zihnimizi, duygularımızı, psikolojimizi, zekamızı genel olarak Merkür ve Ay’a göre yorumlarız. Merkür matematiksel zekamızı gösterirken duygusal zihnimizi ise Ay gösterir. Bu iki gezegenin durumu, bulunduğu burç, aldıkları tüm etkiler bizim psikolojimizi, zekamızı, iletişim gücümüzü, duygusal durumumuzu ifade ediyor. Kimimiz duygusal kimimiz mantıksal bir yapıdayız ve kararlarımızı buna göre alırız. Dolayısıyla yaşamımız buna göre şekillenir.
Aldığımız kararlar ve yaptığımız seçimlere göre yaşamımız şekilleniyor ve dolayısı ile de doğruyu mu yapıyoruz yanlışı mı seçiyoruz asıl kilit noktamız budur. Bu farkındalığa varabilmek için kendimizi tanımamız kendi içimize yönelmemiz gerekir. Peki kendimizi tanıyor muyuz?
Hepimiz hep başkalarını gözlemliyoruz. Hayatımızdaki insanlar, çevremizdeki insanlar, yeni tanıştıklarımız nasıl insanlar? Huyları ne? İyi özellikleri ne ve en çok takıldıklarımız da kötü yönleri olumsuz tarafları ne? Eleştiriyoruz, iyi ve kötü yanlarını belirliyoruz. Aklımızda herkesin karnesi herkesin notu belli. Peki ya kendimizi dışarıdan görme şansını kendimize tanıyor muyuz?
Bunun en anlamlı ve pratik yolu doğum haritamızı yorumlatmak ve gerçekleri dışarıdan görebilmek ve bir yolu da içe yönelme yolu ile meditasyondur. Meditasyon ile kendi içimize yöneliyoruz.
Akıl Süzgeciniz Çalışıyor mu?
Meditasyon Zihnimizin Aydınlık Odasıdır. Meditasyon ile amaç karmaşayla, sıkıntılarlarla ve endişelerle dolu olan kafamızın içinde Aydınlık tarafı bulmaktır. Biraz da orada vakit geçirmek sizce de doğru değil mi? Gün içerisinde birçok sorunla karşılaşıyoruz, her şeyi çözmeye ve belli bir amaca ulaşmaya çalışıyoruz. Bu kargaşanın içerisinde bedenimiz çakralarımız zihnimizin karmaşası ile aldığımız nefes ve duygusal hislerimizle bir şekil alıyor. Bilinçaltımız travmalarımız iyi kötü yaşadığımız tüm duygular zihnimizde kaydediliyor. Geriye aydınlık bir taraf kalıyor mu diye bir soru sorsam hepimizin cevabı kalmıyor olacaktır. Yaptığımız tek şey haftaiçi deli gibi çalışmak; evde veya işte çalışmak, sorun çözmek, dertlerimizle ilgilenmek ve hafta sonu geldiğinde dinlenebilmek. Kimileri bunu bile yapamıyor. Bir tek tatil gününde nasıl dinlenebiliriz. Belki daha çok uyuruz ama bu fiziksel dinlenme zihnimizi kurtarabilir mi? Asla.
Zihinsel olarak kendimize vakit ayırıyor muyuz? Ayırabiliyor muyuz? Yine cevap çoğumuz için Hayır olacaktır. Doğru şekilde ibadet edenleri düşünelim. Her dinde ayrı olarak ibadet şekilleri var. Aslında hepsinin ortak noktası bedeni faydalı şekilde hareket ettirmek ve zihinsel olarak yaradanla bağlantı kurmak, meditasyon halinde zihnin aydınlık tarafına geçebilmek. Namaz kılan bir kişi günün belirli saatlerinde düzenli olarak bunu yapabiliyor. Namaz hareketleri bedene en iyi gelen hareketlerden oluşuyor. Dua okumak en iyi titreşimlere ulaştırıyor ve kişi kendi ile başbaşa kalıyor, meditatif hale geliyor ve yaradanla bağ kurarak bahsedilen zihnin en ferah en aydınlık tarafı ile farklı bir boyuta geçebiliyor. Diğer dinlerde ve inançlarda da binlerce yıldır insanoğlunun yapmaya çalıştığı şey de bir bakıma bu değil midir? İçe yönelmek, dua etmek, ibadet etmek, düşünceleri kontrol edebilmek.
Düşünce kontrolü aklımıza gelen her düşünce ve ruhumuza dolan her türlü duyguyu bir süzgeçten geçirebilmek ile mümkün olur. Midemiz beynimizden akıllıdır diye bir yazı okudum. Bu şöyle açıklanıyor. Mide kendisine faydalı olmayan ve kendisine, vücuda zarar verebilecek her türlü şeye karşı tetiktedir. Uyarı verir, herşeyi kabul etmez ve gerektiği yerde işine gelmeyeni dışarı atar. Ama beyin aynı değildir. Gerekli gereksiz ne varsa kabul eder. İyi kötü faydalı faydasız her düşünce beynimizde kaydedilir. Beyim mide gibi bunun bana faydası yok bunu kaydetmiyim geri göndereyim demez. Dolayısı ile beyin midenin yaptığını yapmaz. Bu durumda bahsettiğim akıl süzgecini bizim çalıştırmamız bizim yaratmamız gerekir. Bir insanın akıllıca davranması bu şekilde olur. Hepimiz bu akıl süzgecini yaratmalıyız.
Bunun başlangıcı ise fiziksel gücümüzle zihinsel gücümüzü iyi bir seviyeye getirebilmek olmalıdır. Mutluluk hormonlarının en güçlü çalıştığı yerin beyin değil de bağırsaklar olduğunu yapılan son araştırmalar vurguluyor. Bundan yola çıkarsak her şeyin birbirine bağlı olduğunu görürüz. Hem fiziksel hem ruhsal alanlar birbirine bağlı çalışıyor. Organlarımız sağlıklıysa otomatik olarak hormonlarımız da doğru çalışıyor dolayısıyla zihnimiz de sağlıklı çalışabiliyor. Zihnimizi şifalandırmak da yine bedenimizi organlarımızı etkiliyor. Bir döngü halinde ilerliyor herşey.
Yogi Bhajan diyor ki; “Her düşünce bir heyecan ve bir duygu olabilir. Her heyecan ve duygu, arzuya dönüşebilir, bu arzular, gerçekleşebilmek için tüm hayat enerjilerinizi alırlar. Fakat bu düşünceyi kullanır, onu akıl süzgecinden geçirir ve bilinciniz ile sınarsanız, ne olursa olsun başarılı olursunuz. Bu hayatın basit bir sırrıdır.”